ABÇ Eğitim Danışmanlık



593500565-abc-egitim-danismanlik.peg
DİSLEKSİLİ ÇOCUKALARIN AİLELERİNİN YAŞADIĞI DUYGUSAL SÜREÇLER

Öğrenme güçlüğünün tanılanması diğer özel gereksinim gruplarına göre daha geç olmaktadır. Bunun altında yatan farklı nedenler bulunabilmekle birlikte, en temel nedenin öğrenme güçlüğünün akademik nedenlerle bağlantılı olmasıdır. Çocuğun okul öncesi dönemdeki davranışları, dikkati, algılamasından dolayı şüphelenilen öğrenme güçlüğü, çocuğun okumayazmayı, öğrenme sırasında yaptığı hatalarla görünür hale gelebilmektedir. Öğrenme güçlüğü ilköğretim döneminde tanılanmış olsa da, okul öncesi dönemde var olan birtakım belirtiler de ebeveyn ve öğretmenlere uyarıcı özellik taşımaktadır.

Ebeveynler, çocukları dünyaya gelmeden önce, çocuklarına yönelik birtakım beklenti, plan içerisine girebilmektedir. Bu planlamalarda çocuklarının başarılı olması, okul hayatında iyi notlar almaları, akranları başta olmak üzere etrafındaki kişilerle iyi geçinmesini istemektedir. Bir başka ifadeyle çocuğun eve sorun sayılabilecek problemleri getirmemelerini istemektedir. Ancak çocuğun özel gereksinimli olarak dünyaya gelmesi, başta ebeveynler olmak üzere tüm aile bireylerinin birtakım duygusal problemler geliştirmelerine neden olmaktadır.  Özel gereksinimli çocuğun çevresinde yer alan aile üyeleri çocuğun durumunu kabullenmede birtakım aşamalardan geçmektedir.

Özel Gereksinimli Çocukların Ailelerinin Durumuna Yönelik Modeller Özel gereksinimli çocukların aileleri, çocuklarının durumlarını öğrendikleri andan, durumu kabul edene kadar birtakım modellerden geçmektedirler.

 Bunlar, aşama, sürekli üzüntü, kişisel yapılanma, güçsüzlük ve anlamsızlık alt başlıkları halinde aşağıda verilmiştir.

Aşama modeli: Çocuğun özel gereksinimli tanısı aldıktan sonra aileler ilk olarak şok, inanmama, inkar, öfke/kızgınlık, pazarlık, üzüntü, depresyon, suçluluk, kabullenmeme, uzlaşma, uyum ve kabul aşamalarından geçerler. Ailede çocuğunun özel gereksinimli olduğu, ihtiyaçlarının farklı olacağı, gelişimi ve eğitimi için desteklenmesi gerekliliğinin ortaya çıkmasından sonra, ilk verilen tepki şok ve inanmama boyutunda olmaktadır. Farklı arayışlar bu süreçte devam etmekte, bu süreçte inkar mekanizması yoğunlukla kullanılmaktadır. Durumun değişmemesi aile üyelerinin çocuğa ya da birbirlerine karşı öfke/kızgınlık tepkileri geliştirmelerine, durumun değişmesi için pazarlık yapmaya doğru geçiş göstermeleriyle sonuçlanabilmektedir. Ebeveynlerin çocuklarının durumlarını değiştirememeleri, onların psikolojik ve duygusal problemler yaşamalarıyla sonuçlanabilmektedir.

 Sürekli üzüntü modeli: Ailelerin özel gereksinimli çocukların durumlarını kabullenmelerinde yaşadıkları bir diğer model ise sürekli üzüntü modelidir. Sürekli üzüntü modelinde, aile, çocuklarının özel gereksinim durumlarını, her an düşünmekte, yapmaya çalıştıkları işleri yaparken kendilerini mutsuz hissetmektedir. Bir başka ifadeyle sürekli üzüntü duymaktadır.

Kişisel yapılanma modeli: Gebelik döneminden itibaren ebeveynler çocuklarına yönelik kafalarında birtakım bilişsel şemalar geliştirirler. Bu bilişsel şemalar çocuklarının çok başarılı olacakları, çok iyi mesleklere sahip olacakları şeklinde yapılanmaktadır. Ancak çocuklarının durumu karşısında aileler mevcut olan bilişsel yapılarını değiştirmek ve düzenlemek zorunda kalmaktadırlar.

Güçsüzlük ve Anlamsızlık modeli: Ailelerin verecekleri tepkilerin çevresinde bulunan kişilerin düşünceleri ile yakın ilişki içinde olduğu belirtilen bu modelde, aileler güçsüzlük ve çaresizlik içine girebilmektedir

Disleksili çocuklarının bazı alanlarda olağanüstü başarı gösterip, bazı alanlarda başarısız olmaları, sevdiği işleri yaparken, sevmediği işlerden uzak kalması gibi davranışlar olabilmektedir. Tüm bunlara bağlı olarak çocuk gerek öğretmeni, gerek arkadaşları, gerekse aile çevresindeki kişiler tarafından tembel olarak yargılanmaktadır. Bu yargılama ebeveynlere de yansımakta ve ebeveynler durumu kabullenirken farklı duygusal süreçlerden geçebilmektedir. Ayrıca aileler çocuklarının durumlarını kabullenirken, aynı zamanda çocuklarının olumsuz yönde yapılanan sosyal ilişkileriyle de karşı karşıya kalmaktadır.

ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜNE SAHİP ÇOCUĞU OLAN AİLELERİN YAŞADIKLARI DUYGUSAL SÜREÇLER

Öğrenme güçlüğüne sahip çocuğu olan ailelerle yapılan çalışmalarda, ailelerin sosyal destek eksikliği yaşadıkları, aile yüklerinin arttığı, ebeveyn kabulü-reddi konusunda problemler yaşadıkları belirlenmiştir. Bu konular ayrı başlıklar altında aşağıda sunulmuştur

Sosyal Destek Eksikliği: Sosyal destek, ailedeki bireylerin herhangi bir problem durumlarında bir araya gelerek birbirlerine sundukları yardım olarak ifade edilmektedir. Ailelerdeki sosyal destek sayesinde bireyler arasında değerler ve duygular paylaşılmakta, ihtiyaçlar karşılanarak sosyal roller yerine getirilmekte, değişikliklere ve zor yaşam koşullarına dayanıklılık geliştirilmektedir. Aileler birbirlerine verdikleri sosyal destek sayesinde stresli yaşam olaylarıyla daha iyi mücadele edebilmektedirler. Öğrenme güçlüğü çocukta fark edildikten sonra ailede anne-baba dışında yer alan diğer bireyler de bu duruma karşı farklı yaklaşımlarda bulunabilmektedir. Bazı aile bireyleri anne-babayı destekleyici yönde davranışlarda bulunurken, bazı aile bireyleri ise çocuğun durumundan annebabanın yaptığı kendilerine göre hatalı olan davranışlarını sorumlu tutabilmekte, tüm kabahati onlara yükleyebilmektedir. Onlara göre, anne-baba yeterli ebeveynlik yapmış olsalardı, böyle bir durumun yaşanmayacağını bile düşünmektedirler. Hatta bazen sadece aile büyükleri değil, eşler de bu yönde birbirlerini suçlayacak davranış ve söylemler içinde yer almakta ve diğer eşin düşünce ve davranışlarını yok saymakta ve ona herhangi bir sosyal destek sağlamamaktadır. Böyle bir durumda ise ebeveynler kendilerini çaresiz hissetmekte, yoğun oranda ebeveynlik stresi yaşamakta, bu stres sonucunda aile yapılarında bozulma ve boşanmalar, anksiyete ve depresyon duygularının yaşanması gibi durumlar görülebilmektedir. Çocuklarının durumlarını diğer aile üyelerinden gelen davranış ve tepkilerle içselleştiren ebeveynler sosyal destek algılamadıklarını, hem çocukla uğraşıp hem de etrafındaki bireylere durumu anlatmanın ne kadar zor olduğunu ifade etmekte ve bunun sonucunda tükenmişlik yaşadıklarını da belirtmektedirler Oysa araştırmalarda, çevresinden yeterli desteği alan ebeveynlerin olumsuz duygulanımları daha az yaşadıkları, yalnız olmadıklarını düşündükleri, yalnızlık, tükenmişlik gibi duygu durumlarına daha az oranda rastlandığı, stres ve depresyon düzeylerinin düşük olduğuna yönelik bulgulara ulaşılmıştır.

 AİLE YÜKÜ: Aile yükü, özel gereksinime sahip olan çocukların ailelerinin karşılamak zorunda kaldıkları, ekonomik ve duygusal zorlanmalar olarak tanımlanmaktadır.  Özel gereksinimli birey, ailede mevcut olan yapıların değişmesine neden olabilmektedir. Ailede mevcut olan yapıların değişmesi, rol ve beklentileri etkilemekte, ailenin özel gereksinimli olan bireye yönelik düzenlemeler yapmasını gerektirmektedir. Bu değişimle birlikte, çocuğun özel gereksiniminin derecesi, eğitim ihtiyaçları, ek destek verilmesi gereken durumlar gibi pek çok etken ailedeki yükün artmasına bu yükün artması da ailede stres, anksiyete, yalnızlaşma, tükenmişlik yaşanması gibi farklı duygulara neden olabilmektedir. Öğrenme güçlüğüne sahip çocuğu olan ailelere yönelik yapılan araştırmalarda, ailelerin çocuklarının akademik başarısızlıkları başta olmak üzere durumlarının çoğunu kendilerine yönelttikleri, yaptıkları bir davranış karşılığında cezalandırıldıkları düşüncesini içselleştirdikleri, tüm bunlara bağlı olarak yaşam kalitelerinin düştüğü, çocuğun eğitiminde aktif rol almak yerine pasifize olmayı tercih ettikleri ve bu tercihle beraber okul- aile işbirliğinin zayıfladığı ve tüm bunlarla da aile yüklerinin gereğinden fazla arttığına yönelik sonuçlara ulaşılmıştır.

 Ebeveyn Kabulü/Reddi: Ebeveynlerin çevreden alamadıkları sosyal destek ve çocuğun durumuna paralel olarak aile yüklerinin artması sonucunda çocuklarına karşı, ebeveyn kabulü/reddi adı verilen bir sürecin yaşanmasına da neden olabilmektedir. Ebeveyn kabulü/reddi durumu, ebeveynlerin çocuklarını ve davranışlarını kabul etmesinden reddetmesine kadar giden geniş bir yelpazeyi içinde barındırmaktadır. Ebeveynler çocuklarının yaptıkları iyi davranışlar ve başarıları kabul ederken, başarısızlıkları ya da olumsuz davranışlarını reddetmektedirler. Ebeveyn kabulü/reddi sürecinde başlıca iki önemli kavram bulunmaktadır. Bunlardan birincisi sıcaklık/ duygusal yakınlık olarak ifade edilen kabul davranışlarını, diğeri ise düşmanlık/saldırganlık, ilgisizlik/ihmal ve farklılaşmamış reddetmeden oluşan reddetme davranışlarını tanımlamaktadır. Sıcaklık/ duygusal yakınlık boyutunda ebeveyn tarafından çocuğa gösterilen öpmek, sarılmak, kucaklamak, iltifat etmek, hakkında güzel şeyler söylemek gibi duygusal yakınlığın olması bir başka ifadeyle çocuğun kabulü yer almaktadır. Ancak reddetme boyutunda yer alan vurma, tekmeleme, hırpalama, itip- kakma, çimdikleme, alay etme, beddua etme, kendisine acımasız şeyler söyleme, hor görme, çocuğun ihtiyaçlarına dikkat etmeme, çocuğun sevilmediğini hissettirecek oranda onu yok sayma gibi davranışlar yer almaktadır. Bu kapsamda öğrenme güçlüğüne sahip olan çocuğun okuldan getirdiği sorunlar, şikâyetler, okuma-yazmayı bir türlü başaramaması, matematik problemlerini çözememesi, söylenilenleri, yapılan uyarıları dinlememesi ebeveynin sinirlenmesine, bu duygu durum sonrasında hissettiklerini çocuğuna yansıtmasına ve sonuç olarak çocuğunu reddetmesine yol açabilmektedir. Ancak çocuğun reddedilmesi problemi yok saymamakta, çocuğun benlik saygısına zarar vermekte, içselleştirilmiş ve dışsallaştırılmış davranış problemlerine yol açmaktadır. Ebeveynin çocuğu reddetmesi çocukta kaygı, korku, değersizlik hissi, anksiyete, saldırganlık gibi davranışlarla sonuçlanabilmektedir.

Öğrenme Güçlüğüne Sahip Olan Çocuğun Kardeşlerinin Verdikleri Tepkiler: Kardeşlik, doğumla gelen ve insan hayatında oldukça önemli olan bir kavramdır. Kardeşlik ilişkisi insanın sosyal yaşamını şekillendiren zaman zaman rekabetin, zaman zaman dayanışmanın olduğu oldukça önemli olan bir etkileşim olarak tanımlanabilir.  Kardeşler arasında adeta yazılı olmayan ancak belirli olan bir sözleşme de vardır. Bu sözleşmenin gelişmesinde ise ebeveynlerin çocuklarına yönelik davranışları onlara eşit muamelede bulunmaları büyük önem taşımaktadır. Hatta çocuk tarafından ebeveynin kardeşine yaptığı farklı yaklaşım hemen hissedilmekte ve farklı tepkilere de yol açabilmektedir. Bu durum öğrenme güçlüğüne sahip olan kardeş olma durumunda, farklı bir boyut da kazanabilmektedir. Öğrenme güçlüğü tanısı olan çocuğun akademik başarı, bilişsel ve dil gelişim alanları ve sosyal uyum konusunda yaşamış oldukları zorluklar, ebeveynlerin sağlıklı kardeşe oranla bu çocuklarla daha fazla ilgilenmesiyle sonuçlanabilmektedir. Sağlıklı kardeş, ebeveynin bu tutumu karşısında yaşına ve gelişim özelliklerine bağlı olarak farklı tepkiler verebilmektedir. Genellikle yaşı daha büyük olan kardeşler, ebeveynlerinin bu durumlarını anlayışla karşılayarak, ebeveynlerine yardımcı olmaya çalışmakta, ancak yaşı daha küçük olan kardeşler bu durumu anlayamadıklarından düşmanca tepkilerde bulunabilmektedir. Kardeşinde öğrenme güçlüğü tanısı olan çocukların dışsallaştırma problemi yaşadıkları, bu dışsallaştırma problemi sonucunda etrafında yer alan kişilere, kardeşlerine, akranlarına ve ebeveynlerine saldırganca davranışlar sergiledikleri gözlemlenmiştir. Ancak literatürde bu çalışmaları desteklemeyen, öğrenme güçlüğü tanısı olan çocukların kardeşlerine yönelik daha olumlu duygular taşıdıkları, onlara yardımcı oldukları ve onları koruduklarını belirten çalışmalara da rastlanmıştır.

Öneriler

Ailede öğrenme güçlüğüne sahip olan çocuğun olması ebeveynlerin kaygı, suçluluk, stres, depresyon, anksiyete düzeylerini etkilemekte, aile yükünü arttırmakta, çocukları reddetmeye kadar gidebilecek bir döngünün yaşanmasına da neden olabilmektedir. Özellikle sosyal destek eksikliği çeken aileler, okuldan ve çocuğun iletişimde bulunduğu bireylerden alacakları olumsuz dönütler sonucunda daha fazla örselenebilmektedir. Öğrenme güçlüğü tanılı çocukların normal gelişim gösteren kardeşleri de durumdan olumlu ya da olumsuz biçimde etkilenebilmektedir. Tüm aile dengesini sarsabilen ve duygusal sorunlara yol açabilen öğrenme güçlüğü karşısında toplumların ve ailelerin bilinçli hareket etmesi büyük önem taşımaktadır. Bu kapsamda:

· Öğrenme güçlüğü olan çocukların ailelerinin yaşamış oldukları problemlerin ve ihtiyaçlarının ne olduğunun belirlenmesi amacıyla toplumdaki tüm kurum ve kuruluşların işbirliği halinde çalışması,

 · Çocukların ailelerine özel gereksinimin ne olduğu, haklarına yönelik gereken açıklamaların yapılması,

 · Öğretmenlerin öğrenme güçlüğü tanılı çocukları eğitim sistemine nasıl dâhil edebileceklerine yönelik bilgilendirme çalışmalarının yapılması,

· Ailelere eğitim ve  psikolojik danışmanlık  destek mekanizmalarının sağlanması önerilebilir.

Yorumlar

Yorum Yaz



Benzer Yayınlar

OKUL ÖNCESİNDE ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ BELİRTİLERİ

OKUL ÖNCESİNDE ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ BELİRTİLERİ

Okul öncesi dönemde öğrenme güçlüğü belirtileri yapılan araştırmalara göre uzaysal-zamansal süreçlerde, işitsel, görsel ve dokunsal süreçlerde ve denge ile motor kontrolünde var olduğu bildirilen güçlükler bulunmaktadır.